Bize parmak sallayanları bir kez daha sandığa gömmenin tam zamanı
Haydi Batı Trakya Türkleri, sandığa gidelim ve bizi kimliğimizden dolayı tehdit ve inkar eden zalimlere kim olduğumuzu gösterelim.
Batı Trakya Türkleri, Lozan Barış Antlaşması ile özel, özerk ve dokunulmaz Azınlık Haklarına kavuşturulmuştur. Antlaşmanın 40. Maddesine göre, Batı Trakya’da Müslüman (Türk) azınlığa mensup Yunan uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Yunan uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır.
Lozan Antlaşmasının 37’nci maddesine göre, Yunanistan ve Türkiye “38’den 48’e dek Maddelerde belirtilen hükümlerin temel yasalar [Les Lois fondamentales] olarak tanınmasını ve hiç bir yasa, hiç bir yönetmelik ve hiç bir resmi işlemin bu hükümlerle çelişkili ya da onlara aykırı olmamasını ve biç bir yasanın, hiç bir yönetmeliğin ve hiçbir resmi işlemin söz konusu hükümlere üstün sayılmamasını yükümlenir.”
Peki, Yunanistan ne yaptı? Lozan Antlaşmasının 37’nci maddesinin söylediğinin tam tersini yaptı. Lozan Antlaşmasını adeta yok sayarak teminat altına aldığı bütün haklarımızı elimizden aldı.
Yunanistan’a göre milli çıkarlarına yönelik en büyük tehdit Türkiye ve onunla bağlantılı her şeydir. Türkiye’nin Batı Trakya’daki bakiyesi olan Türk Azınlık da Yunanistan için Türkiye kadar büyük bir tehdit olarak görülmektedir. Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin dindaşı, soydaşı, akrabası ve kültürdaşı olduğu Türkiye ile en ufak bir ilişkisini milli çıkarlarına aykırı bulmaktadır.
Türkiye’nin Batı Trakya Türk Azınlığına en ufak ilgisine milli çıkarlarına aykırı bulduğu için karşı çıkan Yunanistan, Türk Azınlığın Türkiye’yi anavatan olarak bilmesini, Lozan Antlaşmasında Batı Trakya Türk Azınlığının haklarının teminatının imzacısı olan Türkiye’ye garantör devlet demesini, soydaş demesini de istemiyor. Böyle demeye ısrar edenleri Türk ajanı ve milli tehdit ilan ederek, medyasıyla hedef haline getirerek linç etmektedir. İsminde Türk hatta azınlık ve Batı Trakya ibaresi geçen dernekleri yasaklamaktadır. Azınlığın milli ve dini açıdan birliğini, beraberliğini sağlayan vakıf, müftülük, okullarına zorla el koyarak devşirme memurlarını yerleştirmektedir. Türk Azınlığın sesi olan Türk Azınlık basınını susturmak için yargı yoluyla tazminat ve hapis cezalarıyla cezalandırarak sindirmeye çalışmaktadır.
İşte Yunan devleti bu milli çıkarlarını bahane ederek Lozan Antlaşmasının Türk Azınlığa tanıdığı bütün hakları ihlal etmektedir. Çünkü bu haklar Batı Trakya’da Müslüman Türk kimliğinin yaşatılmasının garantisidir. Bu haklar, kendi kuracağımız okullarda Türkçemizi yaşatmayı, kendi müftülerimizi ve din görevlilerimizi seçmeyi, kendi dini müfredatımızla çocuklarımızı gerçek Müslümanlar olarak yetiştirmeyi ve cemaatimizi baskıcı Yunan Ortodoks yönetimlerin sultasından kendini korumayı temin etmektedir.
Lozan bizlere okul, vakıf ve dernek gibi her türlü kültürel ve hayır kurumları kurma ve bunları yönetme hakkını teminat altına almaktadır. Bu temel haklar olmadan biz Batı Trakya’da Müslüman Türk kimliğimizle varlığımızı sürdüremeyiz. Bunu bilen faşist Yunan devleti, dokunulmaz olan vakıflarımızı, müftülüklerimizi, okullarımızı Lozan Antlaşmasına ve dolayısıyla anayasa ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgal etti. Keyfi uygulamalarla vakıf mallarımızı talan etti, eğitimimizin içini boşalttı, okullarımızı kapattı ve yıkıma terk etti, Türk isimli derneklerimizi yasakladı. Yetmedi, Türkiye ve Türk kimliğini çağrıştıran Azınlık ve Batı Trakya isimli dernekleri de yasakladı.
Son olarak Rodop Asliye Hukuk Mahkemesi 28 Mayıs 2024 tarihinde 2022 yılında “Batı Trakya Fenerbahçeliler Kültür ve Spor Derneği” ismi ile Gümülcine’de kurulan taraftar derneğinin kapatılmasına karar verdi. Bu kararı da Batı Trakya ibaresinin Türk kimliğini çağrıştırdığı ve milli çıkarlara aykırı olduğu gerekçesiyle aldı.
1923 Lozan Barış Antlaşması'na ek olarak yapılan Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi sözleşmesinin 2. maddesinde "Batı Trakya" ibaresi yer almaktadır. Yunanistan, bu sözleşme ile "Batı Trakya" ibaresini resmi olarak tanımıştır. Bu nedenle, bir derneğin isminde "Batı Trakya" ibaresinin yasaklanması Lozan Antlaşması’na aykırıdır ve büyük bir çelişki oluşturmaktadır.
Yunanistan milli çıkarlarını bahane ederek Lozan Antlaşmasını işine nasıl geliyorsa öyle yorumlamaktadır. Türkiye’nin Türk Azınlık demesine, Yunanistan’ın içişlerine karışmasına zemin oluşturacağı için karşı çıkan Yunanistan, İstanbul’daki Gayrımüslim azınlığı Rum Azınlık olarak adlandırmayı normal görüyor. Yunanistan Türkiye’den Batı Trakya’daki Azınlıkla ilgili yapmasını istemediği “tehlikeli” ne varsa Türkiye’deki kendi azınlığı için normal görüyor. Hatta Arnavutluk’taki Yunan Azınlığı ile ilgilenmesi de Arnavutluğun egemenlik haklarına halel teşkil etmiyor. Komşuları Yunanistan’daki azınlıklarıyla ilgilenmeyecek, ama kendisi komşu devletlerdeki azınlıklarını etnik azınlık olarak adlandıracak ve her türlü ilişkide bulunarak o devletlerin egemenliğini yok sayacak. Miçotakis, Arnavutluk’ta Belediye Başkanı olan Fredi Beleri’yi kendi partisinden Avrupa Parlametosu seçimlerinde aday gösterdi. Düşünebiliyor musunuz, böyle bir şeyi Türkiye Yunanistan’a yapsa neler olurdu acaba? Yunanistan bunu savaş sebebi sayardı.
Yunanistan Avrupa’nın şımarık çocuğu unvanını koruyor. Avrupa Birliği üyesi olmanın havasıyla Batı Trakya Türklerine ve Makedon Azınlığına zulmetmeye devam ediyor. Ama bu hep böyle süremez. Çünkü hiçbir devlet sonsuza kadar zulümle ayakta duramamıştır. Bir gün gelir bu enerji tükenir. Ayrıca AB buna ne kadar dayanabilir, o da ayrı bir konu. AB hukuku buna izin vermiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik uygulamalarını haksız bulan kararlar var. Yıllardır uygulanmayı bekliyor. AB Konseyi uyarı üstüne uyarı yapıyor. Yunanistan çeşitli bahanelerle kararları uygulamamakta direniyor, ama eninde sonunda bahaneler tükenecek ve bir tercih yapmak zorunda kalacaktır. Ya AB üyesi olarak AB Hukukuna uyacak ya da başka bir yol tutacak. O yol inşallah çıkmaz yol olmaz…
Pazar günü Avrupa Parlamentosu Seçimleri var. Bu seçimler kim ne derse desin hakları yenen Batı Trakya Türkleri için çok önemlidir. Çünkü kendisini yok sayan zihniyete karşı en büyük karşılığı verme fırsatı var. Batı Trakya’da Türk yoktur, Türkiye Müslüman Azınlığa baskı uygulayarak zorla Türkleştirmeye çalışmaktadır, Türk Azınlık yoktur Yunan Azınlık vardır, diyenlere en büyük cevabı vermenin tam zamanıdır.
Haysiyet ve şerefimiz olan kimliğimizi inkar edenlere, müftülüklerimizi işgal ederek dinimize karışan, inancımıza saldıran, Allah ile aramıza girmeye çalışan zalim ve faşist zihniyete tokat gibi cevap vermenin ve zulmünü dünyaya duyurmanın tam zamanı.
Ben Batı Trakya Müslüman Türk’üyüm diyen herkes haysiyet ve şerefi için, hakkı ve hukuku için, evladı ve geleceği için Pazar günü sandığa gitmeli ve gereğini yapmalıdır. Hakkını ve geleceğini savunan parti adaylarına oy vermelidir. Çünkü sadece onlar yukarıda zikrettiğim haklarımızı savunmaktadır. Çünkü onlar, Batı Trakya Türk Azınlığı ve haklarının sembolüdür. Bu yüzden onlara verilecek her oy kendi sesimizin duyurulmasında güç katacaktır.
Türk ve İslam düşmanı faşistler bizim haklarımızı savunan parti ve adaylarına her gün saldırıyorlar. Onlara hain, Türk ajanı ve provokatör diyerek hedef gösteriyorlar. Hatta Türk Azınlık haklarını savundukları için onların Türkiye’ye gönderilmeleri ve vatandaşlıktan atılmaları gerektiğini söyleyerek tehdit ediyorlar.
Biz bu tehditleri son genel seçimlerde de işittik. Miçotakis’in ablası Dora Bakoyanni televizyonda “Bize oy vermezseniz sizler için iyi olmaz” diyerek bizleri açıktan tehdit etti. Başbakan Miçotakis “Milletvekili adayları televizyonlarda Türk Azınlık mensubu olmadıklarını açıklasınlar, yoksa…” mealindeki sözleriyle tarihe geçti. Hükümetteki bakanlar “Türk Azınlık” varlığını savunanların vatandaşlıktan atılmaları gerektiğini açıkladılar.
Biz daha neler gördük neler. Ama yılmadık. Hele bu tür tehditlere hiç aldırmadık. Bunu seçimlerde herkese gösterdik. Gereken cevabı sandıkta verdik. Bize parmak sallayanları kendi adaylarımıza oy vererek sandığa gömdük.
İşte şimdi bizleri yine aynı şekilde tehdit edenlere bir kez daha çok daha güçlü bir şekilde oylarımızla sandıkları patlatarak ders verebiliriz.
Haydi Batı Trakya Türkleri, “milletvekili seçemeyeceğiz o yüzden oy kullanmanın manası yok” propagandasına aldırmadan sandığa gidelim ve bizi inkar edenlere kim olduğumuzu gösterelim.
Gelin oylarımızla sandıkları patlatarak bütün dünyaya sesimizi duyuralım!