En büyük antisemit: Binyamin Netanyahu

Filistin konusunda ahlaki üstünlüğünü kaybettiğini fark edince antisemitizmi İsrail'e yönelik eleştirileri bastırmak ve susturmak için bir silah haline getirdi.

Analiz 20 Ekim 2025
En büyük antisemit: Binyamin Netanyahu

Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail yönetimi, Filistin konusunda ahlaki üstünlüğünü kaybettiğini fark edince antisemitizmi İsrail'e yönelik eleştirileri bastırmak ve susturmak için bir silah haline getirdi.

Exeter Üniversitesi Avrupa Filistin Çalışmaları Merkezi Direktörü Ilan Pappe, Gazze'deki soykırımın Yahudi toplulukları, siyonizm ve antisemitizm algısı üzerindeki etkisini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Gazze'de yaşanan soykırımın en dikkat çekici sonuçlarından biri, dünya genelindeki Yahudi toplulukları üzerindeki etkisiydi. Özellikle Amerika'daki genç Yahudiler için bu süreç, İsrail ve Siyonizm'le ilişkilerini yeniden sorgulamalarına neden oldu. Soykırım işleyen ve aşırı sağcı bir hükümet tarafından yönetilen bir devletle özdeşleşme isteği giderek azaldı. Bu kopuş, bazı genç Yahudilerin Filistin halkıyla dayanışma hareketlerine katılmasına yol açtı.

Siyonizm ve antisemitizm

Ancak İsrail'i koşulsuz olarak bağlı oldukları bir Yahudi devleti olarak gören birçok Yahudi için hem Gazze'deki soykırım hem de 2009'dan bu yana ülkedeki aşırı sağa kayış, baş etmekte zorlandıkları bir sınav haline geldi. Bu tutumlarıyla insanlığa karşı suç işleyen bir devletle özdeşleşme riski taşıyorlar. Üstelik bu devlet, onlardan neredeyse hiçbir koşul koymadan kendisini savunmalarını ve desteklemelerini bekliyor. Böylece Yahudilik ile siyonizmi eşitleyen ve dolayısıyla siyonizm karşıtlığını antisemitizmle özdeşleştiren İsrail propagandasının temel söylemini istemeden de olsa güçlendirmiş oluyorlar.

Oysa siyonizm ile Yahudilik aynı şey değildir. Siyonizm bir ideoloji, Yahudilik ise bir din ya da inançtır. Bir ideolojiye karşı çıkmak, insanların dinlerini yaşama veya inançlarına göre hayat sürme haklarını reddetmekle aynı şey değildir. Nitekim yüzyıllar boyunca Avrupa'da Yahudiler inançları yüzünden baskı ve zulüm gördü, İkinci Dünya Savaşı'nda ise yalnızca Yahudi oldukları için soykırıma uğradılar. Savaşın ardından bu tür antisemitizm tamamen ortadan kalkmadı ancak Amerikan ve Avrupa siyasetinin aşırı sağ uçlarına itildi. Batılı ülkelerde yaşayan Yahudilerin büyük çoğunluğunun İsrail'e göç etmemesinin en önemli nedenlerinden biri de buydu. Çünkü Batı'daki ırkçılığın hedefi artık daha çok Araplar, Afrikalılar, Müslümanlar ve genel olarak Küresel Güney halklarıydı.

Antisemitizm, uzun bir süre boyunca büyük ölçüde etkisiz kaldı. 21. yüzyılın başlarında Batı'da 11 Eylül saldırılarının ardından hızla yükselen ve daha sonra Suriye iç savaşıyla birçok Arap ve Kuzey Afrika ülkesindeki krizlerin ardından Avrupa'ya yönelen göç dalgasıyla beraber daha da güçlenen İslamofobiyle karşılaştırıldığında oldukça zayıf kalıyordu.

Ancak yine 21. yüzyılda dünya kamuoyunun İsrail'e bakışının değişmesiyle antisemitizm kavramı yeniden tanımlandı; İsrail'i veya siyonizmi eleştirmek, antisemitizmle eş tutulmaya başlandı. Yaklaşık 2010 yılında Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) hareketinin yükselişine yanıt olarak, Binyamin Netanyahu liderliğindeki yeni İsrail yönetimi, Filistin konusunda ahlaki üstünlüğünü kaybettiğini fark edince antisemitizmi İsrail'e yönelik eleştirileri bastırmak ve susturmak için bir silah haline getirdi. Netanyahu ve mesihçi neo-siyonist müttefiklerinin şekillendirdiği bu yeni İsrail'e, dünya genelindeki Yahudilerin yalnızca destek vermesini değil, onunla özdeşleşmesini de her zamankinden daha güçlü biçimde talep etti.

Artık her şey antisemitizm

Bu durum, bireylerden ziyade Yahudi kurumlarının İsrail'in sahadaki eylemleriyle özdeşleştirilmesine yol açtı. Bu kurumlar İsrail bayrağını dalgalandırdıklarında yalnızca devleti değil, aynı zamanda onun politikalarını da temsil eder hale geliyorlar. Dolayısıyla İsrail'in başlattığı bu kasıtlı kavram karmaşası -Yahudilik ile siyonizmi ya da Yahudi kimliğiyle İsrail politikalarını birbirine eşitleme çabası- antisemitik olayların sayısında artışa neden olmuş olabilir.

Ancak bu durumu kendi bağlamında değerlendirmek gerekir. Öncelikle, çok sayıda Yahudi bugün Filistin'le dayanışma hareketlerinde aktif rol üstleniyor. Dolayısıyla bu hareketleri "antisemitik" olarak nitelendirmek son derece mantıksız. İkinci olarak, günümüzdeki pek çok siyonist aslında Hristiyanlardan oluşuyor. Hatta Amerika Birleşik Devletleri'nde genel kanaat, İsrail'in artık Yahudi topluluklardan çok bu gruplara dayandığı yönünde. Çünkü Yahudi gençliği giderek artan biçimde İsrail ya da siyonizmle özdeşleşmeyi reddediyor.

Üçüncü olarak, geçmişte klasik antisemitizmi benimseyen, dünya siyasetinin aşırı sağında yer alan bazı tanınmış kişi ve hareketler bugün İsrail'in en yakın müttefikleri haline geldi. Nitekim 16 Ekim 2025'te İngiltere'deki antisemitik ve ırkçı hareketlerin liderlerinden Tommy Robinson İsrail'i ziyaret etti ve orada kendisine VIP düzeyinde, özel bir misafir muamelesi yapıldı.

Buna, İsrail'in kendi politikalarına yönelik eleştirileri susturmak ve Filistinlilerle dayanışmayı bastırmak amacıyla Holokost inkarını bir silah olarak kullanma girişimi de eklenebilir. Bu yaklaşım yalnızca antisemitizmi körüklemek açısından tehlikeli değil, aynı zamanda Holokost'un hatırasını da istismar ediyor. Ancak gerek antisemitizm suçlamaları gerekse Holokost inkarı iddiaları, Gazze'de yaşanan soykırımdan sonra etkisini büyük ölçüde yitirmiş durumda. İsrail artık ahlaki üstünlük iddiasında bulunamıyor ve dünya genelindeki genç Yahudi kuşaklarını arkasında toplamayı başaramıyor.

Gazze’de yaşananlarla görünür hale gelen bu siyonizm anlayışına karşı verilen mücadele, her tür ırkçılıktan, baskıdan ve sömürgecilikten arınmış dünya için verilen bir mücadeledir. Filistin halkıysa bu baskı ve sömürgeciliğin acısını bir asırdan fazladır yaşamaktadır.

[Ilan Pappe, Exeter Üniversitesi Avrupa Filistin Çalışmaları Merkezi Direktörüdür.]

AA

HAKKIMIZDA

ÇINAR FM, Gümülcine'den yayın yapan Batı Trakya Türk Azınlığı'nın tek dernek ve haber radyosudur.

Daha önce farklı bir isimle çalışan radyo 30 Nisan 2010'da ÇINAR Derneği tarafından satın alındı. Bu tarihten itibaren baştan sona yenilenerek, yepyeni ve farklı bir anlayışla ÇINAR FM olarak yayın hayatına devam etmektedir.

ÇINAR FM, Batı Trakya'da Müslüman Türk Azınlık mensupları tarafından kurulan ÇINAR Derneği'nin büyük fedakârlıklarla ve gönüllülük esasına göre yayın hayatını sürdürmeye çalışan bir KAMU hizmetidir. Derneğimize destek vererek sesimizin daha güçlü bir şekilde duyurulmasına katkıda bulunabilirsiniz.

Türkçe ve Yunanca haber bültenleri, haber ve tartışma programları yanısıra, eğitsel ve kültürel programlar da sunan radyo, bir haber, kültür ve bilgi radyosu olmaya yönelik gayretlerini sürdürmektedir. Uluslararası müzik de çalan ÇINAR FM, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın ilk ve tek dernek/topluluk ve haber radyosu özelliğini taşımaktadır.

Hep birlikte daha güçlü daha sesli daha dinamik bir Çınar FM için elele. Bu radyo sizin, bu radyo hepimizin...

Çınar FM 91.8
© 2025 Çınar FM 91.8
KÜNYE
Çınar FM 91.8 - Haber radyosu
Sahibi: Çınar Derneği
Genel Sorumlu: Cengiz ÖMER
Yayın ve Reklam Koordinatörü: Necat AHMET
Adres: A. Manesi 5, Komitini 69100, GREECE
Tel: +30 25310 26001
E-posta: cinarfm91.8@gmail.com
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
CINAR FM 91.8 - Ενημερωτικός Ραδιοφωνικός Σταθμός
Ιδιοκτησία: Σύλλογος "Ο Πλάτανος"
Νόμιμος Εκπρόσωπος - Διευθυντής: Ζενγκίς ΟΜΕΡ
Συντονιστής Προγραμμάτων και Διαφημίσεων: Νετζάτ ΑΧΜΕΤ
Διεύθυνση: Α. Μάνεση 5, Κομοτηνή 69100
Τηλ: +30 25310 26001
Ηλ. Διεύθυνση: cinarfm91.8@gmail.com