Omogenya’nın Batı Trakya’nın Kalkınması Konferansı

Kerem Abdurahimoğlu /İnsan Hakları Uzmanı 8 Kasım 2022

Batı Trakya 8 Kasım 2022
Omogenya’nın Batı Trakya’nın Kalkınması Konferansı

Batı Trakya’nın stratejik ve coğrafi olarak elverişli konumuna rağmen neden hala Yunanistan’ın ve Avrupa’nın en geri kalmış bölgelerinden biri olduğu sorunu yıllarca zihnimi meşgul etmiş ve beni Yüksek Lisans tezimi bu konu üzerine yazmaya itmişti. Bu bağlamda tezimde ve önceki yıllarda Rodop Rüzgarında yayınlanan yazılarımda, Batı Trakya’nın gelişimi konusunu sosyal entegrasyon ve haklar temelli gelişim teorilerinden yararlanarak bütüncül bir gelişim yaklaşımıyla değerlendirmiştim. Geçtiğimiz 5 Kasım Cumartesi günü Gümülcine Müzik Sarayında tertip edilen “Yunan Ekonomisini Yeniden Canlandırmak- ABD'nin Doğu Makedonya ve Trakya Eyaleti’nin Ekonomik Kalkınmasına ve İstikrarına Katkısı" konulu konferans bu konu üzerine tekrar düşünmeme sebep oldu. Batı Trakya’nın geri kalmışlık kıskacı, AB uyum programları ve Türk azınlık bağlamında bölge kalkınma politikaları alanında uzmanlaşmış bir serbest araştırmacı olarak katıldığım konferans bölgedeki kalkınma sorununun yeni boyutlarını ortaya çıkardı.

İlk olarak etkinliğin düzenlenmesinde Yunan diasporasının baş kuruluşlarından olan AHEPA’nın öncü rol oynaması bölgesel çapta kalkınma ve ekonomik canlanma konulu bir konferans için taban sorunu yaratmıştır. Diaspora kuruluşlarının bulundukları ülkelerde, anavatanları ile iş birliği içinde çeşitli konularda etkinlikler düzenlemesi doğaldır. Fakat, bölgesel kalkınma stratejileri geliştirirken tabana yani halka en yakın aşamadan başlamak yeni bölgeselcilik kuramlarının ve AB’nin bölgesel gelişim için baz aldıkları temel unsurlardır. İşte söz konusu konferansta bu temel unsurun mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim konferansta Batı Trakya’dan azınlık ve çoğunluk iş adamlarının bulunmaması, Eyaletin iş birliğinde gerçekleşen bir etkinlikte Türk meclis üyelerinin, Türk Belediye başkanlarının veya meclis üyelerinin bulunmaması, İskeçe’nin iki Türk ve bir Yunan milletvekilinden hiçbirinin, Rodop Siriza milletvekilinin ve en önemlisi Türk azınlık ve Yunan çoğunluktan aydınların, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılmaması bu taban sorununun en belirgin yönüdür.

Yine Batı Trakya nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Türk azınlık açısından bakıldığında bu taban sorunu daha da belirgindir. Nitekim sadece iki azınlık üyesi, Türk Azınlığın en önemli karar merci olan Danışma Kurulu tarafından Türk azınlıkla duygusal bağlarını yitirdiği gerekçesiyle ihraç edilen Rodop Milletvekili İlhan Ahmet ve azınlık tarafından tanınmayan atanmış Gümülcine müftü naibi Cihat Halil konferansta hazır bulundular. Aslında Batı Trakya’nın sosyo-ekonomik olarak kalkınması son dönemde Milletvekili İlhan Ahmet’in söylemsel olarak benimsediği bir argüman. Fakat Milletvekili konferans boyunca “Yunan milli davası olarak Trakya” ekseninde devam eden ve gerçek anlamda bölgenin kalkınmasına katkısı şüpheli konuşmaları zımni olarak kabul etmiş herhangi bir itiraz açıklamasında bugüne kadar bulunmadı. Bilakis Batı Trakya Türk Azınlığına rağmen atanmış müftü naibini üst düzey katılımcılara tanıtıp birlikte samimi pozlar vererek bir sosyo-ekonomik kalkınma girişimi gayretinden çok siyasi sinir uçlarına dokunma gayretinde olduğu izlenimi vermiştir. 

Konferansın içeriğine bakıldığında ise Batı Trakya’nın kalkınması ve refahı gayesiyle tertip edilmiş bir etkinlikten ziyade, Yunanistan’ın son dönemde uyguladığı politikaları ve ABD’nin Batı Trakya’daki varlığını meşrulaştırmaya yönelik bir etkinlik olduğu söylenebilir. Nitekim kürsüye gelen tüm konuşmacıların ortak söylemi Türkiye karşıtlığı üzerine kurulmuş Yunan milli politikası ve ABD’nin bölgede varlığının gerekliliği üzerine geliştirilmiş argümanlardı. 

Bir ekonomik kalkınma ve yeniden canlanma inisiyatifinin kalkınma stratejisini başka bir ülke karşıtlığı üzerine kurması, söz konusu bölgede yaşayan azınlığın karşılaştığı sosyal-ekonomik sorunları ve insan hakları ihlallerini reddederek karşıt olduğu ülkenin provokasyonu olarak kabul etmesi, bölgenin geri kalmışlık kıskacına hala milli pencereden bakıldığı düşüncesini vermiştir. 

Bu minvalde yapılan birkaç konuşma dikkat çekmiştir. Batı Trakya’nın bir enerji merkezi haline getirilerek, Türkiye üzerinden olan enerji güzergahına bir alternatif yaratılması ve ABD’nin Yunanistan ve Avrupa sınırlarının korunmasındaki önemi konferansın ana konusuydu. Bu konuda en ilginç açıklamalardan biri Amerika Ulusal Güvenliği İçin Yahudi Enstitüsü Dışişleri Politikası Müdürü Jonathan Ruhe’nin Yunanistan’ı ve Batı Trakya üzerinden oluşacak enerji güzergahını Avrupa ve ABD için ‘güvenilmez Türkiye’ye karşı ‘güvenilir bir alternatif’ olarak sunması olmuştur. Aslında Ruhe’nin güvenilirlik endişelerine en uygun cevap Kamu Düzeni Bakanı Takis Theodorikakos’un Yunan diasporasını ‘ABD içindeki Yunanistan’ olarak tanımlamasında aranabilir.

Yine buna paralel olarak Turizm Bakan Yardımcısı Sofia Zaharaki ABD-Yunanistan iş birliğini vatani bir görev ve revizyonistlere karşı uluslararası hukukun yanında olanların ittifakı olarak tanımlamıştır. Yunan Dışişleri Bakanının da sıklıkla söylediği gibi Türkiye ve Yunanistan Lozan Antlaşmasının imzacısıdır. Lozan’ın uygulanmasını istemek uluslararası hukuktur. Lozan’a göre Batı Trakya Türk azınlığının bu anlaşmadan kaynaklanan haklarının talep edilmesi, bu anlaşmaya göre Türkiye’nin azınlığın anavatanı olması uluslararası hukuktur. Sn. Theodorikakos’un dediği gibi başka bir ülke içinde bir vatandan bahsetmek revizyonizm midir? Düşünülmesi gerekir.

Yine Rodop milletvekili Stilianidis konuşmasında Batı Trakya’da Hristiyan, Müslüman, Alevi, Sünni, Pomak, Çingene ve Türk kökenlilerin birlikte inşa ettiği çok kültürlü yaşam modelini görüp dünyaya anlatmaları açısından ABD’nin bölgede varlığının çok önemli olduğunu vurguladı. Peki milletvekili sadece isminde Türk kelimesi geçtiği için kapatılan, kurulmasına izin verilmeyen ve AİHM kararlarını uygulamayarak yeniden resmiyetinin iadesine izin verilmeyen İskeçe Türk Birliği başta olmak üzere diğer Türk derneklerinin maruz kaldığı muamelenin de dünyaya anlatılmasını talep edecek midir? Yine azınlığa rağmen dayatılan atanmış müftüleri, yasaları, kapatılan okulları, eritilen azınlık eğitimi, açılamayan azınlık anaokulları, son dönemde adli ve finansal soruşturmalarla baskılanmak istenen azınlık önde gelenleri ve insan hakları savunucuları da ABD’li dostlarımıza anlatılacak mıdır? Peki yıllarca sosyo-ekonomik olarak izole edilmiş, marjinalleştirilmiş, gelişimi engellenmiş Türk azınlığın bugün hala gelişimine engel geçmiş uygulamaların doğurduğu hukuki, ekonomik ve sosyal maniler hakkında ne düşünülmektedir? Kuruluş felsefesi insan hak ve özgürlüklerine dayanan ABD gibi büyük bir devletin tüm bunların farkında olduğu ve Yunanistan’ın yeni benimsediği kamufle edici insan hakları söylemine dikkatle yaklaşacağı kanaatindeyim.

Sonuç olarak konferansın ana amacı ne Yunan ekonomisinin yeniden canlandırılması ne Batı Trakya’nın kalkınması ne de ABD’nin bu amaçlara katkısı arayışının dahilinde kalmıştır. Bu katılımın çok sınırlı olmasından ve yerel temsilciler başta olmak üzere bölge aydınlarının da katılım göstermemesinden de anlaşılmaktadır. Burada Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için Türk azınlığın Gümülcine Başkonsolosluğunda oluşturduğu kalabalığı itibarsızlaştırmaya çalışan yerel Yunan basınının, yerel Yunan çoğunluğun dahi benimsemediği bu konferanstaki boşluğu doldurma gayreti de bu bölgede gelişimin önüne çekilmiş keskin çizgilerden biri olarak tekrar belirmiştir. 

Son olarak da Hellas Gönüllülük Akademisi başkanının bu konferansı, katılımcıları ve etkinliğe ortak olan kurumları modern bir ‘Filiki Eterya’ yapılanmasına benzetmesi de konferansın bölgesel kalkınmadan ve bölge insanları yararına olmaktan ziyade, Batı Trakya’da Yunan milli-resmi çizgisini benimseyen bir azınlık ve birkaç yabancı devlet misyon temsilcisine Yunanistan’ın bu bölgede uygulayacağı yeni milli politikanın tanıtılması için tertip edilmiş bir etkinlik olduğuna işarettir. Batı Trakya’da resmî ideolojinin ve güvenlik ikilemi temelli bölge politikasının kırılarak Türk azınlık ve Yunan çoğunluğun adil olarak kalkınması ve refaha ulaşması yakın gelecekte görünmemektedir.

HAKKIMIZDA

ÇINAR FM, Gümülcine'den yayın yapan Batı Trakya Türk Azınlığı'nın tek dernek ve haber radyosudur.

Daha önce farklı bir isimle çalışan radyo 30 Nisan 2010'da ÇINAR Derneği tarafından satın alındı. Bu tarihten itibaren baştan sona yenilenerek, yepyeni ve farklı bir anlayışla ÇINAR FM olarak yayın hayatına devam etmektedir.

ÇINAR FM, Batı Trakya'da Müslüman Türk Azınlık mensupları tarafından kurulan ÇINAR Derneği'nin büyük fedakârlıklarla ve gönüllülük esasına göre yayın hayatını sürdürmeye çalışan bir KAMU hizmetidir. Derneğimize destek vererek sesimizin daha güçlü bir şekilde duyurulmasına katkıda bulunabilirsiniz.

Türkçe ve Yunanca haber bültenleri, haber ve tartışma programları yanısıra, eğitsel ve kültürel programlar da sunan radyo, bir haber, kültür ve bilgi radyosu olmaya yönelik gayretlerini sürdürmektedir. Uluslararası müzik de çalan ÇINAR FM, Batı Trakya Türk Azınlığı'nın ilk ve tek dernek/topluluk ve haber radyosu özelliğini taşımaktadır.

Hep birlikte daha güçlü daha sesli daha dinamik bir Çınar FM için elele. Bu radyo sizin, bu radyo hepimizin...

Çınar FM 91.8
© 2024 Çınar FM 91.8
KÜNYE
Çınar FM 91.8 - Haber radyosu
Sahibi: Çınar Derneği
Genel Sorumlu: Cengiz ÖMER
Yayın ve Reklam Koordinatörü: Necat AHMET
Adres: A. Manesi 5, Komitini 69100, GREECE
Tel: +30 25310 26001
E-posta: cinarfm91.8@gmail.com
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
CINAR FM 91.8 - Ενημερωτικός Ραδιοφωνικός Σταθμός
Ιδιοκτησία: Σύλλογος "Ο Πλάτανος"
Νόμιμος Εκπρόσωπος - Διευθυντής: Ζενγκίς ΟΜΕΡ
Συντονιστής Προγραμμάτων και Διαφημίσεων: Νετζάτ ΑΧΜΕΤ
Διεύθυνση: Α. Μάνεση 5, Κομοτηνή 69100
Τηλ: +30 25310 26001
Ηλ. Διεύθυνση: cinarfm91.8@gmail.com