Azınlık Hakları ve kimliğimizin savunulması: Batı Trakya'daki mücadele
İskeçe’deki Çınar Camii’nde yaşanan olaylar, Batı Trakya Türk Azınlığının kendi iradesine ve kimliğine sahip çıkma mücadelesinin bir simgesidir.

İskeçe’deki Çınar Camii’nde 11 Ekim Cuma günü yaşanan olaylar, Batı Trakya Türk Azınlığının kimliğini ve haklarını koruma mücadelesinin açık bir örneği olarak karşımıza çıktı. Atanmış müftülerin provokatif girişimi, Azınlığın vicdanı ve inançları karşısında başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak bu olay, sadece dini bir mesele değil; daha büyük bir mücadelenin, Batı Trakya Türklerinin kimlik ve hak mücadelesinin parçasıdır.
Azınlık Haklarının önemi ve korunması
Lozan Antlaşması’nın garanti altına aldığı haklarımıza rağmen, Yunan devleti yıllardır bu hakları görmezden gelerek bizleri asimile etmeye çalışıyor. Batı Trakya Türk Azınlığı olarak, seçilmiş müftülerimiz, Türkçe eğitimimiz, dini ve kültürel değerlerimizle varlığımızı sürdürme hakkına sahibiz. Ancak Yunan devleti, bu haklarımızı yok sayarak, kendi atadığı müftüleri bize dayatmak istiyor. Oysa din, inanç, ibadet gibi konular, bir toplumun öz kimliğiyle doğrudan ilişkilidir. Müslüman bir toplumun dini liderleri, halkın iradesiyle belirlenir ve bu liderler, topluluğun vicdanında kabul gördükleri ölçüde meşrudurlar.
Çınar Camii’nde cemaatin tayinli müftülere karşı duruşu, sadece bir dini lider seçimi meselesi değil, Azınlığın kendi iradesine ve kimliğine sahip çıkma mücadelesinin de bir simgesidir. Bu mücadele, Batı Trakya’daki Müslüman Türk kimliğinin korunması, yaşatılması ve geleceğe taşınması için verilmiştir.
Türk ve İslam düşmanı faşist zihniyetin tehlikesi
Yunan devleti, Batı Trakya Türklerinin hem dini hem de milli kimliğini silmek adına yıllardır sistematik bir baskı politikası yürütüyor. Bu politikalar, Azınlığın seçtiği müftüleri tanımamakla başlayıp, Türkçe eğitim veren okulların kapatılmasına kadar uzanıyor. Amaç, Türk ve Müslüman kimliğini ortadan kaldırarak, topluluğumuzu asimile etmektir. Atanmış müftüler aracılığıyla camilerimizi, ibadetimizi ve dini inançlarımızı kontrol altına almaya çalışıyorlar. Ancak unuttukları bir şey var: Müslümanların dini liderleri, cemaatin iradesi dışında kimse tarafından atanamaz, atanmış olanlar da ciddiye alınmaz. Çünkü onlar Hristiyanlar tarafından atanmayı kabul ederek İslam'a ve Müslümanların asimile edilmesinde kullanıldıkları için de toplumlarına ihanet etmişlerdir.
Çınar Camii’nde yaşananlar, bu faşist zihniyetin çabalarını boşa çıkarmıştır. Cemaatimiz, vicdanının sesini dinleyerek atanmış müftüleri kabul etmeyerek bir kez daha haklı ve onurlu bir duruş sergilemiştir. Tayinli müftülerin camiden çıkarılması, sadece bir protesto değil, asimile edilmeye çalışan Müslüman Türk kimliğinin güçlü bir savunusudur.
Kimliğimizin kalesi: Eğitim ve din
Lozan Antlaşması, İstanbul’daki Rumlara hangi hakları tanıyorsa, bize de aynı hakları tanımıştır. Onlar kendi dini liderlerini seçebiliyorsa, biz de seçebilmeliyiz. Ancak Yunan devleti, bu eşitliği kabul etmeyerek bizim müftülerimizi atama yoluyla belirlemeye çalışıyor. Eğitim alanında ise yıllardır Türkçe eğitim veren okullar kapatılıyor, yeni nesillerin anadilinde eğitim görmesi engelleniyor. Amaç, Türkçe eğitimle birlikte, Türk bilincini ve kimliğini de yok etmektir.
Ancak Batı Trakya Türkleri olarak bizler, kimliğimizi ve kültürümüzü korumaya kararlıyız. Camilerimize, okullarımıza, seçtiğimiz müftülerimize ve dini liderlerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Devletin asimile politikalarına karşı durarak, varlığımızı sürdüreceğiz. Türk İslam karşıtı bu zihniyete boyun eğmeyeceğiz.
Kendi irademizle ayaktayız
Yunanistan’daki faşist zihniyet, Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman kimliğimizi tamamen yok etmek istiyor. Bu zihniyet, asimilasyon politikalarını hız kesmeden sürdürerek, Azınlığımızın tüm haklarını ellerinden almaya çalışıyor. Ancak bizler, inancımızdan ve köklü tarihimizden aldığımız güçle, haklarımızı savunmaya ve kimliğimizi korumaya devam edeceğiz. Azınlık haklarımız, uluslararası hukukun ve insan haklarının bir gereği olarak korunmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile, seçilmiş müftülerimizin haklılığını tescillemiş, ancak Yunan devleti bu kararı görmezden gelmeye devam etmiştir.
Bu noktada, Batı Trakya Türkleri olarak bizler, sessiz kalamayız. Peygamberimizin "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sözü, bize rehberlik ediyor. Haksızlığa karşı susmayacak, hakkımızı savunacağız. Camilerimize, okullarımıza ve dini liderlerimize sahip çıkacağız. Dinimize ve kültürümüze sahip çıkarak, bu asimilasyon politikalarını boşa çıkaracağız.
Son söz: Mücadelemiz devam ediyor
Batı Trakya Türk Azınlığı, dinine, diline, kültürüne ve kimliğine sahip çıkarak, Yunanistan’daki faşist asimilasyon politikalarına karşı durmaya devam edecektir. Bugün Çınar Camii’nde sergilenen direniş, Batı Trakya’daki Türk kimliğinin ve İslam’ın savunulması adına atılan önemli bir adımdır. Bu mücadelede, dinimize, dilimize ve kültürümüze sahip çıkarak, Lozan’ın tanıdığı haklarımızı korumaya devam edeceğiz.