Kadın cinayetleri üzerinden Müslüman nefretini körüklemek
Yunanistan'da bugüne kadar işlenen kadın cinayetlerinin Hristiyanlardan olduğu ve caninin Hristiyan olduğu vurgusu yapıldı mı? Yapılmadı, yapılmıyor.
16. kadın cinayeti...
Kocası tarafından öldüresiye dövülen kadın.
Cinayet Dedeağaç'ta (Aleksandroupoli-Yunanistan) vuku buluyor.
Hiçbir şekilde cinayeti tasvip etmiyoruz.
Cinayet CİNAYETTİR.
Ancak!
Bu haberin Yunan basınında verilişinde bir algı ve ırkçılık nefreti var.
Cinayet, Dedeagaç'ta bir MÜSLÜMAN tarafından işlendi ve bir Müslüman bayan cinayete kurban edildi, diye özel bilgi notu düşülüyor.
Bugüne kadar işlenen kadın cinayetlerinin Hristiyanlar'dan olduğu ve caninin Hristiyan olduğu vurgusu yapıldı mı?
Yapılmadı, yapılmıyor.
Müslüman olduğunun vurgulanmasının altında yatan içgüdü, dürtü, saik nedir!
Nefret mi?
Daha geçen günler bir ilkokulda BULYİNG sebebiyle öldürülen ilk okul ÜÇÜNCÜ sınıf öğrencisinin hangi okulda, hangi bölgede olduğunu dahi öğrenemedik haber kanallarından.
En azından izleyebildiklerimizden...
Üç yıldır da sözlü ve fiili tacizlerin hristiyanlar tarafından mı, başka din mensupları tarafından mı yapıldığının hiçbir dinsel ayırıcı özelliği belirtilmiyordu.
Bir din ve özellikle Müslüman nefretini körüklemenin toplumsal yaşamda, bulying olayında ve başka ortamlarda oldugu gibi, sonuçları günün aydınlığı gibi ortaya çıkıyorken bundan vazgeçilmeyecek mı?!
Yoksa dinsel varlık sebebiniz, nefretin ve düşmanlığın körüklenmesi temelinden mi besleniyor?!
21. Yüzyılın kültürlü, medeni toplumu!
Damarlarınıza kadar işlemiş "öteki din nefretinden" kurtulmadan nasıl medeni olacaksınız?
Toplumu da bununla "öteki din nefreti ile" zehirlemeye devam ettiğiniz müddetçe hiçbir zaman hoşgörülü ve medeni bir insan olamazsınız.
Sadece kendi din nefretinizi kusmuş olursunuz.
Toplumlara da nefreti aşılamış, düşmanlığı körüklemiş olursunuz.
Bu tutumla da hiç kimseyi ezmiş, küçümsemiş, aşağılamış olamazsınız.
Övmüş ise hiç olamazsınız.
Kendi dünyanızda yaşamaktan öteye de bir adım yol alamazsınız.
Heyhat medeniyet!..
Yazan: Selahattin KESİT