Çınar Derneği’nden müftülükle ilgili açıklama
Çınar Derneği, başkan Cengiz Ömer imzasıyla müftülük yasa teklifiyle ilgi bir açıklama yayımladı.
Yunanistan’ın müftülük makamına yönelik antidemokratik uygulamalarını kınayan Cengiz Ömer, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki dönemde de haksızlıklara boyun eğmemesi gerektiğini kaydetti.
Çınar Derneği’nden 23 Temmuz Cumartesi günü yayımlanan açıklama şöyle:
"BU YASA TEKLİFİ DİN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE SALDIRIDIR, MÜFTÜLÜKLERİ İTİBASIZLAŞTIRMAYI AMAÇLIYOR
"Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı, ikili anlaşmalara ve Uluslararası Hukuka göre müftülerini kendisi seçme hakkını kullanmak isterken Yunanistan ısrarla keyfi ve hukuksuz uygulamalarını sürdürüyor.
Hükümetin müftülüklerle ilgili yeni yasal düzenlemesinin iddia edildiği gibi müftülük ve müftülere imaj kazandırmak ve itibarlarını yükseltmekle hiçbir ilgisi yoktur. Bu iddialarla bizimle adeta alay edilmektedir. Bir toplumun dini inancını yok sayarak, dini kurumlarına zalimce el koyarak ve keyfi uygulamalarla buralarda her türlü insan haklarına ve dine aykırı bir şekilde dayatmalarda bulunarak mı itibar kazandıracaklar? Böyle bir zulmün Avrupa'da eşi benzeri yok. Avrupa’da farklı şekillerde baskılar olabilir, ama Yunanistan'ın uyguladığı baskı sisteminin eşi ve benzeri yoktur. Bunu yaparken de "dünyaya örnek demokratik uygulamalar" şeklinde pazarlamaktadır. Bir topluma zulmettiği halde dünyaya bunu lütufmuş gibi pazarlama konusunda Yunanistan kadar başarılı devlet az bulunur.
KİLİSENİN İÇİŞLERİNE KARIŞMAYAN DEVLET, MÜFTÜLÜKLERE KARIŞIYOR
Yunanistan'ın, Batı Trakya Türklerinin dini kurumlarına yönelik bu hukuksuz, antidemokratik uygulamalarını kendi Ortodoks Kilisesi başta olmak üzere ülkedeki hiçbir dini topluluğa dayatmaması dikkat çekmektedir. Bunun sebebi, Türk Azınlığı ve kurumlarının "milli sorun" olarak görülmesi ve mutlaka devlet tarafından kontrol edilmesi gerektiği şeklindeki gerekçelere dayandırılmaktadır.
İNSAN HAKLARINA, İSLAM'A VE TÜRK AZINLIĞIN İRADESİNE AYKIRI
Bakanlığın yasal düzenlemeyle müftülük sorununun çözümünün amaçlandığı ile ilgili açıklamaları, yönetimin Türk Azınlığa yönelik çarpık bakışın düzelmeyeceğinin açık bir göstergesidir. Çünkü çözüm olarak ileri sürülen hususların insan haklarına, İslam'a, Türk Azınlığın talep ve iradesine aykırıdır.
Yunanistan, Yunan Kilisesi’nin hiyerarşik olarak Müftülerle kıyaslanabilecek bir konumda olan Metropolitleri atamıyor. Aynı şekilde konum olarak Başmüftülerin karşılığı olan Başmetropolit/Başpiskoposlar da Yunan hükümeti tarafından belirlenmiyor ve atanmıyor. Yunan devleti hiçbir şekilde Yunanistan Ortodoks Kilisesi'inin iç işleyişi ve hiyerarşik yapısına müdahale edememektedir. Kilise buna şiddetle karşı çıkmaktadır. Geçmişte buna yeltenen hükümetler Kilisenin hışmına uğramış, iktidardan düşürülmüştür.
TÜRKİYE'DE METROPOLİTLERİ DEVLET DEĞİL PATRİKHANE ATIYOR
Aynı şekilde anayasaya göre Yunanistan'ın en yüksen dini otoritesi olan Doğu Ortodoks Rum Kilisesi'nin merkezi İstanbul Patrikhanesi de Lozan Antlaşması'na göre kendi içişlerinde serbesttir. Türk devleti Patrikhanenin din işleri ve hiyerarşik yapısına müdahale etmemektedir. Lozan Antlaşmasına göre Batı Trakya'daki Müftülerin karşılığı olan Metropolitleri Türkiye'nin din işlerinden sorumlu bakanlığı atamıyor. Türkiye, Yunanistan'da Meclise sunulan ve Batı Trakya Türklerinin dinine saygısız bir müdahale ve itibarına saldırı olarak nitelenebilecek benzer bir yasal düzenleme getirse, başta Yunanistan ve tüm "medeni" dünya ayağa kalkar. Ancak ne yazık ki Batı Trakya Türkleri söz konusu olduğunda sembolik tepkiler dışında pek bir itiraz olmuyor.
DİNİMİZE SAYGISIZ BİR MÜDAHALE VE İTİBARIMIZA YÖNELİK SUİKATLE KARŞI KAŞIYAYIZ
Yunan medyasındaki "Söz konusu yasal düzenleme teklifinin Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı’nın kapsamlı araştırması, din adamlarıyla yaptıkları istişare, uzman bilim adamlarıyla yaptıkları işbirliği, mevcut anayasa, yasalar ve uluslararası düzenlemeler ve Trakya Kalkınma Komisyonu ile yapılan istişareler sonucu hazırlandığı" ile iligili bilgilerin ne kadar sarih olduğu tartışılır. Bizce bunların gerçekle hiçbir alakası yoktur. Aksine dinimize yapılan saygısız bir müdahale ve itibarımıza yönelik bir ‘suikastle’ karşı karşıyayız. Türk Azınlığın dini iradesini yok sayarak kurumlarını kontrol etmek için haksız ve zalimce uygulamaları manipüle etmeye yönelik propangandayla karşı karşıyayız.
YUNANİSTAN DİNİ İRADEMİZE MÜDAHALE ETMEKTEDİR
Bir kez daha belirtmeliyim ki, Yunanistan Türk Azınlığın dinine açıkça müdahale etmektedir. İnancımızı ve dini kurumlarımızı kontrol etmek için bu haksız ve zalimce yasaları yapmaktadır. Son düzenleme de diğerleri gibi, Anayasa, Lozan, Uluslararası Hukuk, İslam ve geleneklerimize tamamen aykırı ve kötü niyetli olarak hazırlanmıştır. Türk Azınlıkla, Azınlığın gerçek temsilcileri olan milletvekilleri, şu an camilerde görev yapan ve azınlığın seçtiği imam ve müftüler, vakıf heyeti temsilcileri, belediye ve eyalet meclis üyeleri bu yasaya ve yönetimin keyfi düzenlemelerine şiddetle karşıdır.
Meclise getirilen ve Türk Azınlığının varlığını hedef alan bu düzenlemeyi dinimize ve din özgürlüğümüze yönelik bir ‘saldırıdı’ ve müftülükleri tamamen itibarsızlaştırmayı amaçlayan bir hareket olarak değerlendiriyoruz. Buna şiddetle karşıyız ve itibarımızla oynayanlara karşı var gücümüzle mücadele etmeye hazır olduğumuzu beyan ederiz.
MÜFTÜLÜKLER DEVLET DAİRESİ DEĞİLDİR
Dini otorite ve kurumlar inananlarına aittir. İslam dini Allah'a aittir ve Müslümanları ilgilendirir. Ama Yunanistan adeta "İslam bana aittir" der gibi davranıyor ve Müslümanları Allah'ın değil, devletin uygun gördüğü dine tabi kılmak istiyor. Çünkü Yunanistan azınlığı kontrol etmek istiyor. Bunu da Müftülükleri devlet dairesine indirgeyerek yapıyor. Batı Trakya’daki Müftülükler, devlet dairesi değildir. Uluslararası statüye sahip özel kurumlardır. Tamamen Azınlık tarafından yönetilir ve devlet de ancak hakkı olduğu kadar denetler ve gerekirse destekler. Biz müftülüklerimizin bir devlet müdürlüğüne çevrilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Müftülükler ciddi kurumlardır. Dini özerkliğimizin sembolleridir. Müftülüklerimiz devlete bağlı itfaiye, vergi dairesi veya su işleri dairesi asla değildir. Müftüler de itfaiye müdürü gibi bir statüye indirgenerek dini konularda Hristiyan amirlerinden emir alacak devlet memurları değildir.
TÜRKİYE'DE MÜFTÜLER ATANIYOR, AMA..
Yunanistan diyor ki, Türkiye'de de müftüler atanıyor. Evet ama Türkiye bir İslam ülkesi ve müftüleri atayanlar müslümanlardır. Yunanistan'da ise atayan veya bunun nasıl olmasını kararlaştırmak isteyen teokratik yapıya sahip Hristiyan devlettir. İslamla alakası olmayanın devletin müslümanların içişlerine karışmaya hakkı yoktur. Kasıtlı olarak yanlış kıyaslamalar yapılıyor. Şunu da hatırlatmak isteriz. Batı Trakya'daki müftülerin statüsü Lozan'a göre belirlenir, Türkiye kanunlarına göre değil. Batı Trakya'daki Müftülerin karşılığı da İstanbul'daki Rum Patrkhanesine bağlı Metropolitlerdir. Orada Metropolitleri Türkiye devleti atamıyor. Doğrudan Patrikhane atıyor. Gerçeklerin saptırılmasına asla göz yummayacağız. Basına sızdırılan yaldızlı haberlerle algı operasyonları ve propagandalar bu topluma hiç bir zaman işlemedi, işlemeyecektir. Türkiye'de Metropolitleri Patrikhane nasıl kendisi belirliyorsa, Batı Trakya'da da Müftüleri Türk Azınlık belirlemelidir.
Türk Azınlık bütün dayatmalara rağmen uluslararası anlaşma ve hukuka uygun müftülerini seçmektedir. Yunanistan da maaşa bağladığı birkaç memurla kendini ve dünyayı kandırma gayretindedir. Hiç bir temsiliyet sıfatı olmayan devlet memuru 33 kişi müftü adaylarını belirleyeckmiş. Bunlar kimleri temsil ediyor?
YASALAR HUKUKİ TEMELLERE UYGUN OLMALIDIR
Batı Trakya Türkleri Yunan anayasasına, uluslarası hukuka saygılı, devleti için can vermiş Türk asıllı resmi azınlık statüsü taşıyan toplumun torunlarıdır. Yunan vatandaşı olan herhes tabii ki yasalara saygı göstermeli ve bunlara uymalıdır. Türk Azınlık mensubu Yunan vatandaşları da böyle yapmaktadır. Ancak uluslararası hukuk kurallarına göre, uluslararası anlaşmalar yasalarla ihlal edilemez ve devletlerin hazırladığı yasalar hukuki temellere dayanmıyorsa geçersiz sayılır.
Sonuç olarak, Lozan Antlaşması'na, uluslararası hukuka aykırı ve bir toplumu yok etmeyi amaçlayan yasalar kanımızca geçersiz sayılır ve uygulanmamalıdır.
Açıkça şunu ifade ediyoruz: Biz bu dayatmalara bugüne kadar asla boyun eğmedik, eğmeyeceğiz, Biz buna karşıyız.
Her vatandaş bireysel olarak ve Türk Azınlık bir bütün olarak hukuki temellere dayanmayan sözde yasalara karşı mücadele etmeli ve ülkede gerçek hukuk ve adaletin tesisi için çalışmalıdır. Biz çalışmaya da, mücadeleye de hazırız!