Yunanistan, İskeçe Müftülüğü’ndeki son atama kararıyla neyi hedefliyor?
Yunanistan, uzun yıllardır azınlığın iradesini yok sayarak tayin sistemiyle yönettiği İskeçe Müftülüğü’nde bir kez daha gerilimi artıracak bir karara imza attı.
Batı Trakya Türk Azınlığının dini özgürlüklerine yönelik tartışmalı uygulamalar bir yenisiyle daha gündemde. Yunanistan, uzun yıllardır azınlığın iradesini yok sayarak tayin sistemiyle yönettiği İskeçe Müftülüğü’nde bir kez daha gerilimi artıracak bir karara imza attı. Eğitim ve Din İşleri Bakanı Kiryakos Pierrakakis’in imzasıyla, İskeçe Tayinli Müftü Naibi Necden Hemşeri görevden alındı ve yerine Gümülcine Tayinli Müftü Naibi Cihat Halil Bilal geçici olarak atandı.
Atama kararı neyi hedefliyor?
Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 146767/Θ1 protokol numaralı kararda, yeni görevlendirmenin gerekçesi “İskeçe Müftülüğü'nde acil çalışma ihtiyaçlarının karşılanması” olarak açıklansa da Batı Trakya Türk Azınlık kamuoyu bu kararı şüpheyle karşılıyor. Necden Hemşeri’nin görevden alınma nedeni kamuoyuna açıklanmazken, yerine Gümülcine’den bir tayin yapılması azınlık içerisinde “provokasyon” ve “yeni bir gerilim planı” olarak değerlendiriliyor.
Cihat Halil’in geçmişi: Gerilim mi, çözüm mü?
Yeni atanan Cihat Halil Bilal, geçmişte de Batı Trakya Türkleri arasında tartışma konusu olmuş bir isim. Halil, Gümülcine’deki görevinden İskeçe’ye geldiği bir dönemde, Çınar Camii’nde cemaate yönelik tavırlarıyla tepkilere neden olmuştu. Bu olayın ardından, İskeçe’de toplumsal huzuru zedeleyecek bir figür olarak anılmaya başlamıştı.
Halil’in, Müslüman Türk Azınlık tarafından tanınmamasına rağmen İskeçe’ye atanması, Yunanistan’ın azınlık politikalarındaki ısrarını gözler önüne seriyor. Bu atama, yalnızca dini bir mesele değil, aynı zamanda azınlığın kimlik mücadelesini hedef alan bir strateji olarak yorumlanıyor.
Azınlık iradesine müdahale: On yıllardır süren baskı
1991 yılından bu yana Batı Trakya Müslüman Türklerinin seçme hakkını gasp eden Yunan devleti, müftüleri azınlığın iradesine değil, kendi siyasi ve ideolojik hedeflerine göre atamaya devam ediyor. Lozan Antlaşması’na açıkça aykırı olan bu uygulamalar, yalnızca dini özgürlükleri değil, azınlığın temel haklarını da zedeliyor.
Batı Trakya Müslüman Türkleri, kendi seçtikleri müftülerin yetkilerinin tanınmaması ve tayinli müftülerin dayatılmasıyla, yıllardır kimlik mücadelesi veriyor. Son atama kararı, bu mücadelenin daha da zorlaşacağının bir göstergesi.
Kalancis ve sistemin işleyişi
Eğitim ve Din İşleri Genel Sekreteri Yorgos Kalancis, Batı Trakya’daki Türk Azınlık tarafından “gerilimin mimarı” olarak görülüyor. Kalancis, eğitim ve dini özgürlükler alanında aldığı sert kararlarla tanınıyor. Halil’in atanması gibi provokatif hamlelerin de onun yönetimindeki bakanlık tarafından yürütüldüğü düşünülüyor.
Kalancis’in, bölgedeki huzursuzluğu artırmayı hedefleyen bu tür kararlarının, yalnızca azınlık ile devlet arasında değil, Türk-Yunan ilişkilerinde de olumsuz etkiler yaratacağı değerlendiriliyor.
Azınlık temsilcileri ne diyor?
Batı Trakya Türk Azınlık temsilcileri, bu kararın bir kez daha Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı uygulamalarını gözler önüne serdiğini vurguluyor. “Dini özgürlüklerimizi ve kimliğimizi yok sayan bu adımlar, bölgede barış yerine kaos yaratmayı hedefliyor” ifadeleriyle tepkilerini dile getiriyorlar.
Sonuç: Türk Azınlık mücadelesi devam ediyor
İskeçe Müftülüğü’ndeki bu atama, yalnızca bir idari karar değil, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın kimlik ve hak mücadelesini baltalamayı amaçlayan daha geniş bir planın parçası olarak değerlendiriliyor. Azınlık temsilcileri ve halk, haklarını koruma mücadelelerini sürdürme kararlılığında olduklarını bir kez daha vurguluyor.
Batı Trakya’da azınlık politikaları nedeniyle gerilim tırmanırken, uluslararası toplumun bu duruma duyarsız kalması, azınlığın yaşadığı sorunları daha da derinleştiriyor.
C.Ö.